• Boşanma davası • Ses Kaydı • Aldatma yargıtay kararı

ÖZET : Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama  bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına…
E. 2007/17220 K. 2008/13614 T. 20.10.2008

  •  BOŞANMA ( Kocanın Eşinin Bilgisi Dışında Eve Ses Kayıt Cihazı Yerleştirerek Sadakat Yükümlülüğü İle Bağdaşmayan Davranışlarını Tesbit Etmesi – Özel Hayatın Gizliliğinin İhlalinden Söz Edilemeyeceği/Hukuka Aykırılık Bulunmadığı ) 
  • ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ ( Boşanma/Kocanın Mahkemeye Delil Olarak Eşinin Bilgisi Dışında Eve Yerleştirdiği Cihazla Ses Kayıtlarına İlişkin CD Sunması – Delilin Elde Edilişinde Hukuka Uygunluk Nedenleri Varsa Kanuna Aykırı Olmayacağı/Sadakat Yükümlülüğü İle Bağdaşmayan Davranışların Tespiti)

SES KAYITLARININ DELİL NİTELİĞİ ( Kocanın Eşinin Bilgisi Dışında Eve Ses Kayıt Cihazı Yerleştirerek Sadakat Yükümlülüğü İle Bağdaşmayan Davranışlarını Tespit Etmesi – Özel Hayatın Gizliliğinin İhlalinden Söz Edilemeyeceği/Boşanmaya Hükmedilmesi Gereği )
2709/m. 20/1
4721/m. 166, 185/3

ÖZET : Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama  bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Ancak, evliliğin yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan14.10.2008 günü temyiz eden A.İ.D. ile vekili Av.G.T. geldiler. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Olayda; davacı-davalı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan, ses kayıtlarına ilişkin CD.’nin , davalının “özel hayatının gizliliği” ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağı ileri sürülmüş; mahkemece de; “davacı eşin delil olarak sunduğu ses kaydının davalının bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar edilemeyeceği” kabul edilerek , “davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği” gerekçesiyle davacı-davalı kocanın açtığı boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Sunulan delil, eşlerin birlikte yaşadıkları konutta, davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, (CD)’deki ses kayıtlarının, orjinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı-davacı, kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte, bu delilin özel hayatının gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. ( Anayasa m,20/1 ) Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. ( TMK.m.185/3 ) Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı , diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek , eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının, meşru olmayan bir amaç için arkadaşlarını kabul etmesinde, aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı-davacının; meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre hükmün diğer yönlerinin incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 550,00YTL vekalet ücretinin N.’den alınıp A.İ.’a verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi  2008 / 12906 E. , 2008 / 15378 K.

Özü : TENFİZ VE TANIMADA: YABANCI MAHKEME İLAMININ O ÜLKE MAKAMLARINCA KESİNLEŞME ŞERHİNİ İÇEREN USULEN ONANMIŞ ASLININ VEYA ASLINA UYGUNLUĞU ONANMIŞ SURETİNİN VE ONANMIŞ TERCÜMESİNİN EKLENMESİ GEREKİR. BİR DAVANIN ISLAHI BİRÇOK YÖNLERİ BAKIMINDAN ‘İKİNCİ BİR DAVA’ SAYILIR. BU NEDENLE, ISLAH YAPILIRKEN DAVA AÇILMASINDA GEREKEN YÜKÜMLÜLÜKLER YERİNE GETİRİLMELİDİR

DAVA : Taraflar arasında görülen nafakanın tenfizi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, tarafların müşterek çocuğu olan E. için aylık 500.000.000.-TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili 20.12.2001 tarihli Islah dilekçesi ile Erlengen Sulh Hukuk Mahkemesi`nin 01.12 1996 tarih ve 7C 0104/94 sayılı ilamı ile davalının küçük Enis`in babası olduğunun tespiti ile küçük için nafakaya hükmedildiğini, ilamın babalığa ilişkin hükmünün tenfiz edildiğini belirterek ilamın nafakaya ilişkin hükmünün tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile ilamın nafakaya ilişkin hükmünün tenfizi cihetine gidilmiş, karar süresi içerisinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Davada, ıslah yolu ile nafakaya ilişkin yabancı mahkeme ilamının tenfizi istenilmiştir.

Bir davanın ıslahı birçok yön ve nitelikleri gözetildiğinde ek, bir başka anlatımla ikinci bir dava sayılır. Bu yüzden ıslah yapılırken dava açımında gereken yükümlülükler yerine getirilmelidir. Bunun için, ıslah edilmek istenilen alacak miktarı (müddeabih) davacı yanca belirlenerek asıl alacak haline dönüştürülmeli, belirlenen bu miktar üzerinden nispi harç alınmalı ve ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmelidir.

Somut olayda davacı tarafça ıslah harcı yatırılmamış ve ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmemiştir. Mahkemece ıslah ile ilgili koşullar yerine getirilip sonucu Dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Öte yandan tenfiz ve tanımada dava dilekçesine, MÖHUK`un 37/1. maddesinde öngörülen yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca kesinleşme şerhini içeren usulen onanmış aslının veya aslına uygunluğu onanmış sureti ve onanmış tercümesinin eklenmesi gerekir.

Davada, tenfizi istenilen ilamın aslı ve tercümesi davacı tarafça sunulmamıştır, Mahkemece, tenfizi istenilen kararın, ilgili devletin yetkili makamlarınca usulen onanmış ve kesinleşme şerhi verilmiş aslı veya aslına uygun sureti ile onanmış tercümesinin davacı tarafça dosyaya sunulmasının sağlanması ve bundan sonra uyuşmazlığın esası hakkında hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK`un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.09.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.